SAVAŞMAYI BIRAK
Bugün bir hafta sonraki matematik sınavıma çalışırken ömrümde edindiğim en derin farkındalıklardan birini edindiğimi düşünüyorum.
Savaşmayı bırakmayı.
Her zaman mücadele etmenin en iyi seçenek olduğunu düşünürdüm ve bu fiziksel olarakta yansırdı. Hep bir fiziksel, akademik, zihinsel rekabet arayışı çoğu zaman benim motivasyonum olmuştu, ama sonra hep en çok acı çekenin ben olduğunu fark ediyorum.
Zamanla bu acıyada alıştım, hatta dahada çok acı arıyorum, fiziksel ve zihinsel olarak sınanmak, sınırları zorlama bana büyük bir tatmin veriyor. Nede olsa, ağrılar, yorgunluklar geçiciydi değil mi?
Evet, bunun doğal ve olması gereken olduğunu düşünebilirsiniz. Ama bence her zaman MÜCADELE etmek olması gereken şey değil.
Şeylerle Mücadele etmekten çok bir SANATÇI gibi yaklaşmak gerekir.
Şeyler üzerine Acımasız, karanlık ve çabucak bir saldırıyla hâkimiyet kurmaya çalışmak, aslında en çok bizim aleyhimize.
Bunu anlamam ilk dediğim gibi matematik sınavına hazırlanırken oldu.
Bu sabah parabol soruları çözüyordum, kullaklılarımda Anri ablamızdan SHYNESS BOY adlı muhteşem parça çalıyordu. O an akıp gitmiştim. Bu kadar muhteşem bir şarkı eşliğinde her zaman hunharca formüllerini ezberlediğim matematik soruları çözerken bir an hiç öyle yaklaşmamaya başladım, "f(x)"'in "f'"inin kuyruğunu uzatıyor, her denklemin başına "=" koyarak bir düzene sokuyordum. O kadar beni tatmin ediyor ve zevk veriyordu ki.. Anladım ki SANAT YAPMAK GEREK.
Savaşmak yerine her işimizde sanatımızı icra etmek gerektiğini farkettim. Her işimizde.
Bir samuray kılıcıyla karşınızdaki bambu'yu kesmek için bir balta gibi amansızca savursanız tek elde ettiğiniz eğilmiş bir çelik olur.
Derin bir nefes alırsınız, kabzayı sıkıca tutarsınız, hedefinize odaklanırsınız, açıyı düzgünce ayarlayıp darbenizi indirirsiniz ve hedefinize ulaşırsınız.
Başka bir örnek; Negatif düşünceler, varoluşsal sancılar ile savaşıyorsunuz diyelim, yanlış bir direnişle onlara kapılıp gitmek kolaydır, Karanlığınızı derinleştirmek kolaydır. Yapılması gereken şey nedir? Aklınızda bulutlu bir gökyüzü hayal etmek. Düşüncelerinizi bulutlara benzetmek, onları izlemek ve süzülmelerini GÖZLEMLEMEK. Savaşmak değil.
Sanatçı değişir, sanatçı resim yapmaktan, müzik yapmaktan, heykeltraş yapmaktan ibaret değildir. Sanat her yerdedir, bana göre sanat ne iş olursa olsun SAKİN bir yol izlemektir.
Özel kuvvetler en kaotik çatışmalarda bile genelde bireyci davranmazlar, olabilecek en stratejik dizilimle adımlarını atarlar, ellerini tetikten bırakmazlar. Gördüğünüz gibi gerçekten savaşın içinde bile bir sanat var.
Savaşa sadece kılıçlar, roketler, tüfeklerle yapılan çatışmalar demek oldukça yüzeyseldir. Savaş aslında her yerde, ve bu her zaman savaşın SANATINI bilenler kazanıyor. Sanat, devasa bir başlıktır. Savaş ise onun alt başlıklarından birisidir.
Demem o ki, savaşmayın, sanat yapın, artık nasıl yaparsanız. Duygularınızla, sosyal ilişkilerinizle, düşüncelerinizle, inançlarınız ile, akademik sınavlar ile, kişisel projeleriniz ile ve hatta kendi varlığınız, aklınıza gelebilecek bütün "şeyler" silsilesi ile.
Bu şeyler çevreniz tarafından söyleni; "Acele işe şeytan karışır" misali. ama bu öğütler bir kulağınızdan girer öbüründen çıkar. Fikirler her zaman içimizde oluşur. Bende bugün bunu yaşadım.
Bugün bir hafta sonraki matematik sınavıma çalışırken ömrümde edindiğim en derin farkındalıklardan birini edindiğimi düşünüyorum.
Savaşmayı bırakmayı.
Her zaman mücadele etmenin en iyi seçenek olduğunu düşünürdüm ve bu fiziksel olarakta yansırdı. Hep bir fiziksel, akademik, zihinsel rekabet arayışı çoğu zaman benim motivasyonum olmuştu, ama sonra hep en çok acı çekenin ben olduğunu fark ediyorum.
Zamanla bu acıyada alıştım, hatta dahada çok acı arıyorum, fiziksel ve zihinsel olarak sınanmak, sınırları zorlama bana büyük bir tatmin veriyor. Nede olsa, ağrılar, yorgunluklar geçiciydi değil mi?
Evet, bunun doğal ve olması gereken olduğunu düşünebilirsiniz. Ama bence her zaman MÜCADELE etmek olması gereken şey değil.
Şeylerle Mücadele etmekten çok bir SANATÇI gibi yaklaşmak gerekir.
Şeyler üzerine Acımasız, karanlık ve çabucak bir saldırıyla hâkimiyet kurmaya çalışmak, aslında en çok bizim aleyhimize.
Bunu anlamam ilk dediğim gibi matematik sınavına hazırlanırken oldu.
Bu sabah parabol soruları çözüyordum, kullaklılarımda Anri ablamızdan SHYNESS BOY adlı muhteşem parça çalıyordu. O an akıp gitmiştim. Bu kadar muhteşem bir şarkı eşliğinde her zaman hunharca formüllerini ezberlediğim matematik soruları çözerken bir an hiç öyle yaklaşmamaya başladım, "f(x)"'in "f'"inin kuyruğunu uzatıyor, her denklemin başına "=" koyarak bir düzene sokuyordum. O kadar beni tatmin ediyor ve zevk veriyordu ki.. Anladım ki SANAT YAPMAK GEREK.
Savaşmak yerine her işimizde sanatımızı icra etmek gerektiğini farkettim. Her işimizde.
Bir samuray kılıcıyla karşınızdaki bambu'yu kesmek için bir balta gibi amansızca savursanız tek elde ettiğiniz eğilmiş bir çelik olur.
Derin bir nefes alırsınız, kabzayı sıkıca tutarsınız, hedefinize odaklanırsınız, açıyı düzgünce ayarlayıp darbenizi indirirsiniz ve hedefinize ulaşırsınız.
Başka bir örnek; Negatif düşünceler, varoluşsal sancılar ile savaşıyorsunuz diyelim, yanlış bir direnişle onlara kapılıp gitmek kolaydır, Karanlığınızı derinleştirmek kolaydır. Yapılması gereken şey nedir? Aklınızda bulutlu bir gökyüzü hayal etmek. Düşüncelerinizi bulutlara benzetmek, onları izlemek ve süzülmelerini GÖZLEMLEMEK. Savaşmak değil.
Sanatçı değişir, sanatçı resim yapmaktan, müzik yapmaktan, heykeltraş yapmaktan ibaret değildir. Sanat her yerdedir, bana göre sanat ne iş olursa olsun SAKİN bir yol izlemektir.
Özel kuvvetler en kaotik çatışmalarda bile genelde bireyci davranmazlar, olabilecek en stratejik dizilimle adımlarını atarlar, ellerini tetikten bırakmazlar. Gördüğünüz gibi gerçekten savaşın içinde bile bir sanat var.
Savaşa sadece kılıçlar, roketler, tüfeklerle yapılan çatışmalar demek oldukça yüzeyseldir. Savaş aslında her yerde, ve bu her zaman savaşın SANATINI bilenler kazanıyor. Sanat, devasa bir başlıktır. Savaş ise onun alt başlıklarından birisidir.
Demem o ki, savaşmayın, sanat yapın, artık nasıl yaparsanız. Duygularınızla, sosyal ilişkilerinizle, düşüncelerinizle, inançlarınız ile, akademik sınavlar ile, kişisel projeleriniz ile ve hatta kendi varlığınız, aklınıza gelebilecek bütün "şeyler" silsilesi ile.
Bu şeyler çevreniz tarafından söyleni; "Acele işe şeytan karışır" misali. ama bu öğütler bir kulağınızdan girer öbüründen çıkar. Fikirler her zaman içimizde oluşur. Bende bugün bunu yaşadım.